ben ağlarken
26 Nisan 2009 Pazar
kapalı gişe
beni, satır arası boşluklara sığdırırken
ben, devrik cümlelerinize ağlıyordum
evet sizden korkuyorum
çünkü çoktunuz
ve gün geçtikçe büyüyordunuz
ben ise hala aynı yerde
uslanmaz bir çocuk gibi
eski film karelerini bekler halde
kayıp kırmızı
"oysa benim geldiğim yerde kelimelerden insanlar ölürdü"
olmayacak şeyler değildi düşlediğimiz.
hayat, bir takım mecburiyetleri üzerimizde bir leke gibi bırakıp kaçıyor
ve biz parmaklarımız parçalanırcasına çitileyerek çıkartmaya çabalıyoruz..
bu meşguliyet içinde gömülmüş giderken zamanın son tik taklarıyla irkilerek farkına varıyoruz ki
hiç yol almamışız..
..........
.......
günah mıydı ki sevişmek hep gecelere sığınırız?
geç kalmış bir günahkardık biz o vakit
gecenin örtüsü yırtılmıştı ve gün yakalamıştı iki bedeni çırılçıplak.
“karar” dedi rüzgar ve sürdü beni en kuytu yalnızlıklara
"kırmızı elmayı ısırdığım için cennetten kovulmalı mıyım?"
diye bağırdım kulağına
tüm uzuvlarım ağlardı bu denli sağır ve hoyrat oluşuna
sustum.
aslında çok konuştuğunu sanan bir suskundum
........
öldüğünden bihaber diğer odadaki yabancı!
kaç kurşunla bizi hedef aldın parçalandık
parçalandın...
gözlerimiz kapalı zoraki gülmseme ile
yüzleşmeye cesaret edemeyen,
dört duvar içinde birbirinden habersiz kayıp ruhlardık...
isimsiz yaşamlar
"beş yıl öneki ben ne de güçlü ve yenilmezdi. ya şimdi?"
elini morarmış sol gözünde gezdirdi ve ardından yatak odasına doğru yöneldi. yatakta uyumakta olan adamı sanki birazdan öldüreceği kurbanıymış gibi izliyordu. gece bu lanet adamın üzerinde tepinmesine izin vermişti. midesi bulandı o an. kusmak geliyordu içinden. eli tekrardan mor gözünü okşadı ve büyük bir tiksinti ile dürttü adamı
"kalk! kahvaltı hazır"
evdeki sessizlik öyle büyüktü ki birbirlerinin yemek yerken çıkarttığı seslerden rahatsız oluyorlardı.
her gün olduğu gibi sükuneti bir anlıkta olsa çarpılan kapı bozmuştu. kadının beyninde bu ses büyüdü.. büyüdü.. büyüdü ve bir anda sıçrattı yerinden.
"bugün farklı bir gün olacak"
ufak bir valiz hazırlayıp masanın üzerine küçük bir de not bıraktı " ben her yaprak kımıltısında yaşıyordum baharı. dalların dile geldiği gecelerde anladım ki kış olmuş "
son bir defa daha geriye bakıp yavaşça kapattı kapıyı.
güneş en tepede sıcaklığıyla kavurmaya başlıyor ve bir kez daha hissettiriyodu varlığını canlılara.haftalardan sonra ilk kez dışarı çıkıyor ve bir bankta oturarak denizin kokusuna duyduğu özlemi gideriyordu.
yanındaki adam sigara uzattığı an farketmişti yalnız olmadığını. ardından büyük sükunet içinde verilen intihar nefesleri duyuluyordu.
" sonunda başardın demek"
"bana güç verdin"
"ama ben olmayandım"
"evet hala bir bedene sığamadın"
"belki de sen sığdıramadın"
..............
"hadi birer kahve içelim"
"olur içelim"
kadın birer kahve söyledi.
"yine bana masal anlat"
"pekala
bir zamanlar........"
adam kadına masal anlatmaya koyuldu. kadın kendini çocuk gibi hissediyor ve mest olmuşçasına dinliyordu.
hikaye bu kadından yavaşça uzaklaşıyor ve kendine yeni bir baş kahraman arıyordu. o sırada garson kız kendi kendine konuşup gülen ve fazladan bir kahve söyleyip karşısında soğumaya bırakan bu kadını hayretler içinde izliyordu.
düşün düşüşü
“gülümse” dedi
“vakit epey geç oldu”
“?”
“….”
kucaktan kucağa düşlere koşarken
en ücra sokaklarda fahişesi oluvermiştim düşlerimin
bundandır az biraz hüznümün kanıma karşıması
sustuğum ve ardına sakladığım ne varsa
bir bir infilak ediyor
ve bir bir yitiyordu yaşamıma dahil olan her isim
şehrimden yine insanlar göç ediyordu..
geride kalan
beynimde alacalı bir renk sadece
karmaşık düşüncelerimden melez bir çocuk
dünyaya getirmek üzereydim..